top of page
  • Tolgay Şatana

Kendini yenileyerek iyileşmek için artık dokularımızın yedeğini almak mümkün!


Ağrı; yüzyıllardır insanlığın çözüm arandığı şifacılara, şaman rahiplerden modern tıbbın uygulayıcılarına kadar başvurduğu en sık yakınma edenidir… Gerçekte ağrının varlık nedeni bir erken uyarıdan başka bir şey değildir. Bir iğnenin cildimize teması ile ondan korunmak için ortaya çıkabilir.


Bazen çok geç olmuştur, söz gelimi çürüyen bir diş ağrı sebebi olduğunda çok geç kalmış olabiliriz. Kas ve iskelet sisteminde ise ağrı erken uyarı olmaktan çok özellikle eklemlerde daha vahim bir durumu gösterebilir.


Eklem ağrılarının ortaya çıkış nedeni sorgulandığında kıkırdak ve eklem içi diğer yapıların (menisküs ve bağlar) çeşitli hastalıklar veya travma ile hasar gördüğünü düşünürüz. Vücudumuz hasar gören yapıları tamir edecek yeteneğe sahiptir ancak bu eklem kıkırdağı için oldukça kısıtlıdır. Eklem kıkırdağı ve kas gibi dokularda iyileşme cildimizin yenilenme yeteneği ile karşılaştırıldığında neredeyse yok gibidir.


Ağrının bir sebep değil sonuç olduğunu düşünürsek, kıkırdak hasarı yüzey değişiklikleri ve kötü iyileşme sonucu kayganlığın azalmasıyla oluştuğunu söyleyebiliriz. Eklem takılması, hareketin kısıtlanması ve şişmesi sıradan bulgular gibi algılanır. Oysa ekleme hasar veren sebeb derhal ortadan

kaldırılmalı, iyileşmesi hızlandırılmalı ve tekrarı önlenmelidir.


Eklem hasarı bir romatizma sebeble oluştu ise öncelikli yaklaşım elbette hastalığın kıkırdak hasarını durdurmaya çalışmak veya azaltmaktır. Travma sonucu ortaya çıkmış ve vücudun kendisini iyileştirme kapasitesinin üzerinde ise derhal tamir edilmelidir. Menisküs tamiri, yırtıkların alınması, kıkırdak yüzeylerinin düzeltilmesi günümüzde altın standart olan Artroskopi ile mümkündür. Ancak kıkırdağın yerine konması konusu halen teknik zorluklarla doludur.


Artroskopi ile hasar gören eklem büyük ölçüde kendisini tamir etmeye hazırdır. İleri artroskopik cerrahi yüksek çözünürlüklü kameralar eşliğinde sorunları saptayıp tamir etmekle kalmayıp hücresel tedavilere imkan vermektedir.


Son yirmi yılda fantastik romanlardan fırlayıp gerçeğe dönüşen “klonlama = gen kopyalama” ile bir koyunu kopyalamayı başaran bilim için organ ve dokuların kopyalanması henüz her doku için mümkün olmamıştır. Kıkırdak bir ölçüde çoğaltılarak hücresel tedavilerde kullanılabilmektedir. Hücresel tedavilerde doku iki türlü elde edilmektedir. Birinci yöntem dokunun bir örneğinin alınıp çoğalması için uygun ortam sağlanmasıdır. Bu yöntemde kas ve beyin hücresi gibi çoğalma yeteneği olmayan dokular üretilememektedir. Aynı zamanda bazı salgı yapan özelleşmiş doku ve organların da üretimi henüz bu yolla mümkün değildir. İkinci yöntem “kök hücreden farklılaştırma” yolu ile kıkırdağın üretilmesi ise son derece özelleşmiş laboratuarlarda kas dokularında dahi mümkün

olmaya başlamıştır. Gelecek vaat eden tedavi, kök hücrenin dokulara farklılaştırılarak tedavide kullanılması yoludur. İnsan dokusunun insan-klonlama yolu üretimi etik olarak tüm dünyada yasaktır. Bilim dünyası organların klonlanması ile ilgili çalışmalarını ve etik temellerini oluşturarak sürdürmektedir.


Eklem hastalıklarında hücresel tedavi kimlere yapılabilir? Öncelikle doku aktarımı yapılacak kişinin kendini iyileştirebilen vücut fonksiyonlarının tam olması gereklidir. Yaşlılara hücresel tedavi uygulamaları gençlere göre kısıtlıdır. Hücresel tedavi yapılacak bölgede hastalığın sonlandırılmış olması ve iyileşme yapacak hücrelerin yaşaması için yeterli beslenme imkanının bulunması gereklidir. Son olarak eklemin dizilimi ve yüzey ilişkisi bozulmamış olmalı kıkırdak kayıpları yaygın olmamalıdır.


İkinci konu aktarımı yapılacak dokunun çoğalma kabiliyeti olan canlı hücreleri taşımasıdır. Doku hasarsız ve hastalıktan etkilenmemiş olmalıdır. Bu yönden yaş ilerlemesi ile canlılığı koruyan doku bulma zorluğu doku bankalarının önemini artıracağını düşünüyorum. Kök hücre bankalarında farklılaştırılacak dokular son derece pahallı olduğunda ekonomik bir çözüm olabilir.


Yaş sınırı iyileşme kapasitesini nitelerken ortalama 50 yaş olarak kabul edilebilir. Kıkırdak kaybı tüm yüzeyi kaplıyorsa hücresel tedavi başarısı oldukça düştüğünden yapılmaz. Aktif romatizma hastalığı olan, eklemi deforme olmuş kişilerde yüzey hücrelerinin tedavisinden çok daha öte cerrahi

tedaviler uygulanır. Bu tedaviler ağırlık merkezini değiştiren tedavilerden protez cerrahilerine kadar değişebilir.


Hücresel tedavi uygulanacak hastalar artroskopi sırasında uygun şartları sağlıyorsa derhal doku örneği alınır ve özel bir taşıyıcı ile laboratuara gönderilir. Laboratuarda uygunluğu test edilen hücreler üretime alınarak özel bir taşıyıcı içinde doku haline getirilip 15 gün içinde aktarıma hazır hale getirilmektedir. Tedavi hastaların yeniden ameliyata alınarak kıkırdak kayıplarının olduğu bölgeye üretilen kıkırdağın yerleştirilmesi ile devam etmektedir. Dünyada giderek yayılan bu yöntem ülkemizde de seçilmiş merkezlerde uygulanabilmektedir.


Hücresel tedavileri günümüzde uygulanabilir olan alanı eklem yüzeyinde tam kıkırdak kaybı ile seyreden hastalıklar ya da travmaların sonuçlarını gidermektir. Yüzeysel kayıplarda bu tür tedaviler yerine mevcut dokunun iyileştirmesini arttıracak şekilde artroskopik uygulamalar yapılmaktadır.

Kıkırdak kaybının derecesinin tespiti ve tedavi tipinin belirlenmesi için artroskopik inceleme şarttır. Günümüz ileri radyolojik görüntüleme yöntemleri tedavi türünün belirlemek için henüz yeterli olmadığından böyle bir tedavi imkanı seçilmiş hastalarda dahi artroskopi olmadan anlaşılması çok güçtür. Bu durum hastaların tedavi seçeneği olarak ameliyatı yadsımaları durumunda büyük dezavantaj olmaktadır.


Günümüzde sağlıklı yaşam için hareketli olmak çok önemli, eklem sağlığı ağrısız hareket edebilmenin temel şartı..öyleyse eklemlerimizi korumalı, zamanında tedavi şanslarını değerlendirmeliyiz.

bottom of page