Omurga dejenerasyonu primer veya sekonder spondilo-artrit ve disk dejenerasyoÂnunun sonucudur (1). Ä°ntervertebral disk ve faset eklemleri tutan dejenerasyonun baÅŸÂlangıcını faset eklem artritine baÄŸlayanlar olmakla birlikte, genel kanı, disk dejenerasÂyonu sonucu oluÅŸtuÄŸudur (1,2). Disk yapısı üçüncü dekatta dejenere olmaya baÅŸlar, nukleus pulposusta su kaybı meydana gelir, annuler yırtıklarla disk yüksekliÄŸi azalır, faset eklem mesafesi uzar, ligament laksisitesi sonucu omurga anormal hareket ve insÂtabiliteye eÄŸilimli olur ve travmaya açık hale gelir. Tekrarlayan travmalara inflamatuÂar etkenlerin eklenmesiyle kıkırdak incelir, annuler yırtıklar büyür, faset eklem sinoÂviti oluÅŸur, kıkırdak destrüksiyona gider ve osteofitler geliÅŸir. Disk yapılarının posteriÂora hareketi spinal kanalda daralmaya neden olur, faset eklemlerde hipertrofi geliÅŸir, ligamentum kalınlaşır. Sonuç; dejeneratif stenozdur (1-3).
Disk dejenerasyonu
Omurga dejenerasyonunun baÅŸlamasının temel nedenlerinden olan intervertebral disk, avasküler yapıdadır. Ekstrasellüler matriks içinde kondrosit ve fibroblast benzeÂri hücrelerden oluÅŸur. Disk; nukleus pulposus (NP) ve Annulus Fibrozis (AF) olmak üzere iki ana bölgeyi içerir. Kondroblastlar ve tip-2 kollajen daha çok diskin iç bölÂgesindeki NP'nin jelatinöz yapısında organize olurken, lamellar yapıdaki AF temel yapısını daha çok tip-1 kollajenle çevrili fibroblastlar oluÅŸturur. Her iki hücre grubu içinde yer aldığı uygun matriksi sentezler. Diskin alt ve üst bölgelerinde (endplate) ise; ince bir kortikal kemikle çevrili hiyalin kartilaj sentezleyen kondrosit hücreleri bulunur (1).
Disk dejenerasyonu AF yırtığıyla beraber NP dehidratasyonu ve endplate bölgeÂsinde kırıklara dönüşebilen yarıklaÅŸmalarla karakterizedir. Annulus dejenerasyonla kollajen fibril organizasyonunu kaybederek miksomatöz dejenerasyona uÄŸrar. Lamel sayısı artar, hücre dağılımı bozulur, kümeleÅŸmeler meydana gelir. NP su kaybına uÄŸrarken yüksekliÄŸini kaybeder, kaviteler oluÅŸur ve posterolaterale doÄŸru geniÅŸler. Endplate dejenerasyonu subkondral skleroz, hyalin kartilajda kalsifikasyonla seyre-der. Tüm bunlar diskin incelmesine, elastikiyetini yitirerek nükleus ve annuler bölgeÂnin birbirinden ayırdedilememesine sebeb olur. Disk hernileri nukleusun annuler liÂgament içinde kalması (Contained-NP içeren) ve materyalin disk dışına taÅŸması (nonÂcontained-NP içeriksiz). ÅŸeklinde ayrılabilir. İçeriksiz hernide annuler yırtık sıklıkla çok büyüktür. Dejenerasyon ileri safhadadır (1).
Hücresel seviyede disk dejenerasyonu NP bölgesinde hücresel çiftleşme ve gruplaşmaların artmasıyla başlar. Hücre iskeletinin temel proteinleri Aktin ve Vimentin dağılımı bozulur. Hücre şeklini kaybeder. Hücreler arası bağlantıyı sağlayan connexin 43 ve 45 ile gap bağlantıları azalır. Tüm bu mekanik nedenler yanında metabolik olarak hücrelerde besin ve oksijen difüzyonu azalmiştir (1).
Difüzyon posterior ve anterior vertebral damarlarÂdan olur. Enplate kalsifikasyonu lamina cribrosa porlaÂrının daralması, lokal kan akımının azalması gibi faktörÂler difüzyonu azaltır. Laktat miktarının anaerob metaÂbolizma ile artmasıyla matriks sentezi bozulur. Martriks degradasyonu artar ve degrade moleküller birikir. GeÂnetik, sistemik faktörler ve sigara kullanımının eklenmeÂsi ile nekroz artar, NP hyalinize olur, annulus dezorgaÂnizasyonla zayıflar, proteoglikan dağılımı deÄŸiÅŸecek su tutulumu azalır (1).
Dejenere diskte matriks proteinleri de deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrar. Proteoglikanlar viskoelastik yapıyı su tutarak saÄŸlarlar ve diskin tensil-kompresif dayanıklıliğını artıÂrırlar. Kondroitin sülfat ve keratan sülfat predominant proteoglikandır, hyaluronat moleküllerine baÄŸlanarak agrege olurlar. En büyük agregan molekül olan aggreÂcan, daha çok AF içinde bulunur. Fetal diskte daha çok bulunan Versican, decorin, biglycan, fibromodulin ve lumican ayrıca mevcuttur. Link proteinler proteogiiÂkanları glikoprotein olarak stabilize eder. DejenerasÂyonla kondroitin sülfat sentezi bozulur, yerini keratan sülfata bırakır. Bu NP yapısında su tutulumunun azalÂmasına, jel kıvamının bozulmasına yol açar. Ayrıca su azalması difüzyonu moleküler düzeyde azaltır. Kollajen ve matriks baÄŸlantıları diskin mekanik direncini ve staÂbilitesini saÄŸlar. Kollajen Tip 2 kompresif kuvvetlere diÂrenci arttırır. Çapraz baÄŸlantılarla korunan bu stabilite dejenerasyonla tip 1,2,3 ve 5 kollajenin yerini, tip 1, 4 ve X alması ile bozulur. Dejenerasyonun ileri seviyeleÂrinde anaerob solunum çapraz baÄŸlantıları bozarak staÂbiliteyi ortadan kaldırır. Fibronektin osteoartı;itte salınıÂmı artan, kollajen-glikoprotein-integrin ve membran proteinleri baÄŸlayıcı noktaları içeren bir glikoproteindir. Son yıllarda dejenere diskte NP'da proteoglikan senteÂzini azaltırken, AF'da ters etkiyle proteoglikan sentezini arttırdığı ve annulus tamirinde salınımının fazla olduÄŸu tespit edilmiÅŸtir. Fibronektin parçalarının kondrosit köÂkenli aggrecan yapımını durdurup kıkırdak parçalanmaÂsından sorumlu metalloproteinazları arttırdığı gözlenÂmiÅŸtir. Aggrecan genindeki polimorfizm ile disk dejeneÂrasyonu arasında baÄŸlantı saptanmıştır. Protein zincirleÂrindeki dizilim farklılıkları dejenere disklerde sorumlu tutulmaktadır. Kondromodulin-1 (ChM-I) diskin erken dejenerasyonunda vaskülerizasyonu ve fibroz deÄŸiÅŸimi önleyerek kondroprotektif etkide rolü olduÄŸu düşünülÂmektedir. Bu molekül gestasyonel periodda salgılanır, kartilaj nedenli büyüme plağı kondrosit geliÅŸimini saÄŸlar. OlgunlaÅŸmış NP ve AF hücrelerinde de salgılanÂdığı düşünülmektedir. Nitrikoksit (NO), interlökin-1B (IL-1)., interlökin-6 (IL-6)., tumör nekrosis faktör alfa (TNF-oc)., prostaglandin E2 (PGE2)., matriks metalloproÂteinaz (MMP) gibi inflamatuar mediatörlerin disk hücÂrelerinde spontan artışıyla diÄŸer dokular da etkilenir. Eklem kıkırdağında proteoglikan sentezi inhibe olur. ILÂ1 artışıyla kıkırdak degredasyonu baÅŸlar. MMP bu degÂradasyonu arttırırken, eksojen NO, IL-6 ve PG-E2 inflamasyonu arttirır. Neovaskülarizasyon sırasında CD68 hücrelerinin göçüyle fosfolipaz aktivasyonu bu evredeki aÄŸrı ve destrüksiyonun ana nedenidir. Bu meÂkanizma disk kaynaklı faset eklem dejenerasyonun infÂlamatuar mekanizmasını açıklayabilir (1).
Disk dejenerasyonunda mekanik etkiler endplate hasar!, disk içi artan hidrostatik basıncın NO miktarını arttırıp proteoglikan sentezini azaltması ve su tutulumuÂnun azalmasına neden olmaktadır. Vibrasyon hücre içi aggrecan miktarını azaltır. Buna baÄŸlı MMP-1 artışı matriks degredasyonuna neden olur. Ayrıca vibrasyon Ca kanallarında ATP kontrollü akışı bozar. Sonuç; hücÂre beslenmesinin bozulması, martiks yapımının azalmaÂsı, degradasyon ve dejenerasyondur (1).
Dejenerasyonda eksternal olarak büyüme faktörleri-nin etkisi gösterilmiÅŸtir. Bu etkiler apoptosisden, matriks organizasyonuna kadar deÄŸiÅŸik aÅŸamalarda farklı ÅŸidÂdetlerdedir. Dejenere disklerde LacZ ve Luciferase iÅŸaÂretlerinin bulunması, dejenerasyonda genetik geçiÅŸin yaÅŸ ve cinsiyete baÄŸlı olmaksızın olabildiÄŸini göstermiÅŸÂtir. Adenoviruslarla yapılan gen transferleriyle gelecekÂte disk dejenerasyonun genetik etmenlerini, belki de asıl sebebini ortadan kaldırabileceÄŸi iddia edilmektedir. Masuda ve ark, rekombinant insan osteojenik proein-1 (rHOP-1) mitojenik etkisiyle hücre ve matriks proteogliÂkan sentezini radarda artırmışlardır. Büyüme faktörleri-nin benzer etkileri nedeniyle tedavide kullanılmaları mümkün olabilir (1).
Kısaca disk dejenerasyonu ekstrensek, intrensek ve genetik olarak çok nedenli gelişir. Omurga fonksiyonel alt ünitesinde stenozla sonuçlanan bu durumun hangi aşamada olduğuna karar vermek tedavi seçeneklerini belirlemede ana çerçeveyi oluşturmalıdır.
Lomber dejenere omurganın patolojik anatomisi Spinal kanal stenozu koronal planda santral, lateral çıkmaz ve pediküler bölgelerde gelişebilir (Şekil 1).
Şekil 1: Dejeneratif stenozun anatomik lokalizasyonlarının şematizasyonu. Lateral stenoz subartiküler, foraminal ve ekstraforaminal olarak sınıflanırken, santral stenoz pediküler disk ve ara seviyelerde gerçekleşebilir. (Kuslich'den esinlenerek hazırlanmıştır (27)).
SaÂgittal planda daralma pediküler, intermediate ve disk seviyelerinde olabilir (3,4).
Lateral stenoz; spinal sinirin foramene giriÅŸ (subartiÂküler), foramen ve çıkışını (ekstraforaminal) içeren üç aÅŸamada gerçekleÅŸebilir. Tanımlanan ilk kısım en sefaÂlik yerleÅŸimli, superiyor artiküler faset mediali ve alt yerleÅŸimindedir. Sadece ön ve arka osseöz duvarı varÂdır. Medial ve lateral normalde açıktır. Orta kısım foraÂmeni içerir, laminanın pars interartikülarisinin ve pediÂkülün altında yeralır. Ön duvarı vertebra ciSmi oluÅŸtuÂrur. Pars interartikülaris posterior duvarı, pedikül lateÂral duvarı yapar. Medial duvar spinal kanala açılır ve normalde açıktır. Çıkış kısmı intervertebral foramenle çevrilidir. Anteriyorda disk, lateralde faset eklemin alt kısmı yeralır. (3-5).
Dejeneratif omurganın anatomik sınıflaması tedavi-teri planlamak için geliÅŸen ihtiyaç ile terapötik sınıflaÂmayı gerekli kılmıştır. Hansraj stenozu; basit veya tipik ve kompleks olmak üzere iki bölümde ele alır. Tipik steÂnoz tanımlamasında instabilite olmaksızın veya birinci derece spondilolistezis ve 20 dereceden az skolyozu olan vakalar anlaşılır. Bu hastalar sadece dekompresÂyon tedavilerinden genelde fayda görür. Komplike vaÂkaların dekompresyon tedavisinin yanısıra füzyon ve enstrümentasyon ile kombine edilmesi gerekebilir (5,6).
Klinik
Genellikle ileri yaÅŸlarda semptomatik hale gelir. KaÂdınlarda daha sıktır. L3-4, L4-5 seviyeleri en sık etkileÂnen segmentlerdir. Hastaların %5'inde servikal tutulum saptanır (2). Hastalar sırt, bel aÄŸrısıyla beraber, basen, uyluk, bacak, ayak aÄŸrısı tariflerler. Bilaterat tutulum sıktır. Nörolojik kladikasyon, yürürken ve ayakta aÄŸrılaÂrın artması, yatmakta ve bacakları uzatmakta aÄŸrının azalması, sarsıntı ile aÄŸrının artması tipiktir. DuruÅŸ hafif fleksiyoncladır.
AÄŸrının artışıyla beraber fonksiyonel kapasite gideÂrek düşer, yürüme mesafesi kısalır. Günlük iÅŸler aksa-maya baÅŸlar. AÄŸrı çeÅŸitli skalalarla sorgulanabilir. GörÂsel analog aÄŸrı derecelendirme sistemi VAPS en çok kaÂbul gören skalalardandır (7). iÅŸ engelliliÄŸi çalışma engelÂIiiik skorlamasıyla (WL-26) puanlanabilir. Deyo core set baÅŸlığı altında spinal hastalıkları hedef alan sorgulama önerilerini altı grupta toplayıp kullanışlı bir sistem oluÅŸÂturmuÅŸtur. Son yıllarda spinal hastalıklarda fonksiyonel kapasiteyi etkilemesinin sayısal ifadesi Oswestry gibi engellilik puanlama sistemleri kullanılarak yapılabilir. SF-36 gibi genel saÄŸlık durumunu sorgu tayan skorlamaÂlar cerrahi öncesi faydalıdır (6,7). Bu uygulamalar hasÂtanın kolaylıkla anlayabileceÄŸi sorgulamalar olmalıdır. Dilimize çevrilmiÅŸ ve geçerliliÄŸi istatiksel anlamda sapÂtanmış olan Roland engellilik sorgulaması bel aÄŸrısına spesifik ve sensitif bir testtir (8).
Analjezik ihtiyacı ve analjeziklere cevap kaydedilÂmelidir. Bu stenoz derecesi hakkında fikir verebilir. MeÂsane fonksiyonları mutlaka sorgulanmalıdır.
Lomber lordozda düzleÅŸme, paravertebral spazm, hareketle aÄŸrının artması ve hareket geniÅŸliÄŸinin ekstansiyonda azalması sıklıkla saptanabilir. FlekÂsiyon geniÅŸliÄŸi azalmıştır ancak, aÄŸrı ile beraberdir. Düz bacak kaldırma testi genelde negatiftir. Motor güçteki azalma provakatif testlerde saptanabilir. Duyu azalmaÂsı ilgili dermatomda bazen selektif olabilirse de genelde bu yaÅŸlarda minör duysal deÄŸiÅŸiklikler beklendiÄŸinden sensitif deÄŸildir (6-9).
Tanı
Radyolojik olarak disk mesafesinde azalma, osteofitÂler, faset hipertrofisi patognomoniktir. Pars interartiküleÂristeki defekt spondilolizis ve pedikül aralıklarının daÂralması konjenital stenoz açısından kaydedilmelidir. Foramenlerin sınırları incelenmeli, faset eklemlerin hiÂpertrofisi ve osteofitlerin kanatta iliÅŸkisi deÄŸerlendirilmelidir. Omurga mekaniÄŸini bozan skolyoz, kifoz, hiÂperlordoz, sakralizasyon ve lumbalizasyonların varlığı fleksiyon-ekstansiyon ve ayakta dinamik grafilerde sorÂgulanmalıdır. Spondiloliziste fibrokartilaj benzeri yapıÂnın foraminal stenoz etyolojisinde yeralır. Listezis oran standart göstergelerle derecelendirilnıelidir. Psoas gölÂgesi ve pediküllerin saÄŸlamlığı not edilmelidir (9,10).
Tomografik deÄŸerlendirme osteofit organizasyonuÂnun anlaşılmasında önemini korumaktadır. Kemik yapıÂların sınırladığı lateral çıkmaz ve foraminal yapılar açıkÂça deÄŸerlendirilebilir. Magnetik rezonans görünteleme (MRG) tomografi ve myelografik incelemeleri büyük oranda azaltmıştır. MRG ile disk yapılarının kanal iliÅŸÂkisi, intradiskal patolojiler ve foraminal darlığa neden olan fibröz dokular daha iyi deÄŸerlendirilebilir. MRI disk dejenerasyonunda en sensitif deÄŸerlendirme yönÂtemdir. Ancak metal implatı olan ve MRI uygulanması kontrendike olan vakalarda CT-myelogram cerrahi önÂcesi planlama için MRI kadar deÄŸerlidir (5,9-11).
Laboratuar tetkiklerinde sinir yaralanmasına spesifik nöroflament ve 5-100 gibi proteinlerin beyin omurilik sıvısında (BOS) ve kanda arttığı gösterilmiÅŸtir. Total proÂtein, albümin, IgG, IL-8 miktarının BOS'ta arttığı ApoE miktarının hem BOS hem de plazmada arttığı saptanÂmıştır (5).
Diskografi disk patolojisini aydınlatmada ve tedaviÂnin planlanmasında dinamik bir karar alınmasını saÄŸlaÂyan en etkili tanı yöntemidir. Diskografi tanısal olarak annuler yırtığın yerinin klinik ile iliÅŸkisini ve komplike radiküler semptomların tedavisinde noktasal hedefleme kolaylığı saÄŸlamaktadır. Disk içine anestezik madde ve steroid enjeksiyonu terapötik etki saÄŸlayabilir ve ayırıcı tanıda hekime yardımcı olur. White ve Pancabi disk baÂsıncını ölçerek patolojik yüklenmelerin disk üzerine yaÂrattığı etkileri göstermiÅŸtir. Disk basıncı dinamik ölçü-mü mekanik sorunların aydınlatılmasında referans alıÂnabilir.
Elektrodiagnostik testlerden en sık kullanılan EMG testinin objektif katkısı tartışılmazdır. Lezyon radiküler seviyesini tam olarak ortaya koyar. Uyarılmış duysal potansiyellerle çalışmak daha sensitiftir. ElektrodiagÂnostik testler dekompresyon veya tedavi bölgesini gösÂtermez. Ancak cerrahi müdahale bölgesine diÄŸer tanısal testlerle karşılaÅŸtırılarak karar verilmelidir. Tanısal disÂkografi müdahale bölgesini kesinleÅŸtirmek için perop mutlaka yinelenmelidir. Selektif kök bloklar' çok segÂmentli stenozda aÄŸrının sebebini ayırmada kullanılabiÂlir (5,9-12).
Tanısal algoritma tedaviyi planlamada yol göstericidir. Akış ÅŸeması öncelikle medikal hastalıklara baÄŸlı bel aÄŸrismı ve mekanik olmayan aÄŸrıları ayırmalıdır. KonÂservatif tedavi ve istirahate cevap vermeyen aÄŸrı lar ayıÂrıcı tanı basamaklarının yeniden baÅŸlatılmasını gerekli kılar.
Ayırıcı tanı
Disk hernileri ayırıcı tanıda çok iyi deÄŸerlendirilmeÂlidir. Genellikle stenotik dejenere omurgada disk hafif derecede taÅŸma gösterir. Semptomlar disk hastalığına baÄŸlanıp diskektomi veya medikal tedavi ile sınırlanÂmamalıdır.
Medikal ve mekanik olmayan bel aÄŸrılarını ayıran tıbbi deÄŸerlendirme akış ÅŸeması dikkatle takip edilmeliÂdir (9).
Kauda ekina sendromu akut geliÅŸirse, yaygın disk hernisi düşünülebilir. Ayırıcı tanıda spinal kord tümörÂleri, primer ve metastatik kemik tümörleri, enfeksiyon-lar ve kırıklar düşünülmelidir (2).
Klinik olarak en sık karışan durum olan vasküler klaÂdikasyodur. Bu tür aÄŸrı yürümekle, stenozun tersine yatÂmakta artar, ayakta azalır. Dikkatli bir vasküler muayeÂne tanıyı kolaylaÅŸtırır. Diabetik nöropatili hastalarda EMG ayırıcı tanı için gereklidir (2).
Tedavi
Dejeneratif lumbaljide anti-inflamatuar tedavi ilk basamaktır. Refleks kas spazmına yönelik kas gevÅŸeticiÂlerle desteklenen tedavi fizik tedaviyle kombine edileÂbilir. Dirençli vakalarda epidural steroid ve anestezikler fonksiyonel tedavilere geçiÅŸi kolaylaÅŸtırabilir (13,14). Tedavide gababentin veya amiltriptilin kombinasyonlaÂrının epidural enjeksiyon yapılan vakalarda anlamlı soÂnuçlar vermektedir (13). Dejeneratif lumbaljide kalsitoÂnin kullanımının baÅŸarılı sonuçları bildirilmiÅŸtir (10). Konservatif cevap vermeyen, nörolojik disfonksiyonu (mesane, radiküler motor defisit, vs.) olan, fonksiyonel engeli il ik skorları düşük saptanan vakalar cerrahi tedaÂviye yönlendirilebilir. Cerrahi aÄŸrıyı azaltma'', mobiliteÂyi artırmali ve nörolojik defisiti önlemelidir. Yeterli deÂkompresyon, eklem ve pedikül yapılarının stabiliteyi saÄŸlayacak ÅŸekilde korunması tedavinin temelidir. GüÂnümüz cerrahisi anatomik bütünlüğü koruyarak deÂkompresyonu saÄŸlamak ve füzyondan olabildiÄŸince uzak durmak olarak özetlenebilir. Minimal invaziv giriÂÅŸimler bu ihtiyaçları giderek geliÅŸen tekniklerle karşılaÂmaktadır. Perkutan ameliyatlar ve skopik giriÅŸimlerle geniÅŸ kemik reseksiyonlarıyla tedavi edilebilen darl ıklaÂra kolaylıkla ulaşılmakta, hayati damar sinir yapıları
arasından dekompresyon ve füzyon uygulanabilmekteÂdir. Açık cerrahi dekompresyon ameliyatları spinal anestezi altında yapılarak pulmoner komplikasyonları azaltılmıştır. Ancak olası BOS basıncın' artıracak duÂrumların (öksürme vs) perop meydana gelmesi geniÅŸ ve tedavisi zor dura yırtıklarına sebep olabilir (11).
Cerrahi tedavi: 1. darlığın yeri, 2. katılan segment sayısı, 3. stabilite, 4. dejeneratif spondilolistezis, 5. geÂçirilmiÅŸ cerrahi tedaviler, rekürrens ve iatrojenik nedenÂler ile 6. eÅŸlik eden skolyoz ve kifoz varlığı gibi para-metreler deÄŸerlendirilerek düzenlenir. Cerrahi tedavi akış ÅŸeması Åžekil 2'de özetlenmiÅŸtir (11).
Non füzyon teknikler ve disk cerrahisi
Disk dejenerasyonu ve disk yüksekliÄŸinin azalması omurga dejenerasyonunun temel nederıidir. Disk yükÂsekliÄŸinin faset eklem tutulumu oluÅŸmadan korunması lomber dejenerasyonu önleyebilir. Disk hasarlanmasıÂnın ve hasara baÄŸlı aÄŸrının azaltılması hasarın tamiri ile mümkündür. Anulus ve nükleusa yönelik çeÅŸitli teÂdavi yöntemleri kullanılmaktadır (15,16).
Disk cerrahisinde nukleusu hedef alan ilk deneme 1963 yılında Lyman W. Smith tarafından kimopapain enjeksiyonu yapılarak uygulandı. Kimopapain, nukleus içine enjeksiyonu sonrasında nükleusun içerdiÄŸi proteÂoglikanlari parçalar, hacmi azalır ve dekompresyon saÄŸlanır. Ancak nöral dokulara zarar verici etkisi vardır. Transvers myelit, parapleji ve anafilaktik ÅŸoka baÄŸlı ölümler rapor edilmiÅŸtir (11,15).
Nükleus içeren disk hernilerinde nükleusu hedef alan teknikler Nükleoplasti baÅŸlığı altında toplanabilir. 1990'ların baÅŸlarında laser diskektomi ve nükleotomi ile popüler olan lokal anestezi altında uygulanan, kısa rehabilitasyon süresiyle güvenli ve efektif tedaviler araÂsında yerini almıştır (17).
Annuloplastide benzer ekipman ve enerji kullanılaÂrak bu kez nükleus su içeriÄŸinin buharlaÅŸmasi hedeflenÂmiÅŸtir. Bu yolla posterior annulustaki basınç azaltılır. Hasta seçiminde annuloplastiden daha seçici olmak geÂreklidir.
Nukleoplastide seçeneklerden Arthrocare Perc-D Coblation cihazı nükleusu mekanik olarak lokalize enerji vererek bipolar radyoenerjiyle buharlaÅŸtırır. NükÂleusa yaklaşık altı kanal açılarak dekompresyon saÄŸlaÂnır. Nukleus su içeriÄŸiyle birlikte plazma formuna döÂnüşerek kanulden dışarı alınır (17-20).
Termal enerjinin nukleus dekompresyonunda kullaÂnımı radyodalga Radionics proplarryla saÄŸlanmıştır. KıÂsaca PIRFT olarak geçen tedavide enerjinin ısı etkisin den faydalanılır. Nükleoplastide annuloplastiden farklı olarak ısı 70-80 derecelere ulaşır. Bu enerjinin annuler denervasyona katkısı tartışmalıdır ve aÄŸrı azaltma meÂkanizması henüz açıklanamamıştır (17,19).
Laser nükleoplasti tekniÄŸinde enerjinin buharlaÅŸtırÂma etkisi ve ısı etkisi °rant!!r olarak nükleusa yansır. Nükleus laser enerjiyle parçalanır.
Ä°ntradiskal elektrotermal tedavi (IDET) annulusa yöÂnelik bir tedavi giriÅŸimidir. Bu yolla annulus yırtığı tedaÂvi edilmesi hedeflendiÄŸinden "Annuloplasti" olarak anılmaktadır. 1997 yılında Saal ve Saal annuler defektÂlerdeki yırtıklara termal tel yardımıyla müdahale ettiler. Tedavi temeli artroskopik kapsülografideki gibi kollajen fibrillerin stabilize edilmelidir. Termal etki elektroterÂmal, radyo dalgası veya laser enerjilerinden saÄŸlanabiÂlir. Termal etki kollajen stabilizasyonu ve annulus deÂnervasyonuyla semptomlar geriler. Isı tedavisinde 42°C aşıldığında nöral yapılar zarar görür (17).
"Disk mesafesinin daralması dejeneratif omurgadaki sürecin baÅŸlangıcıdır." söylemi disk yerine geçen materÂyallerini ortaya çıkarmıştır. Faset instabilitesi, foraminal daralma ve onu takip eden dejeneratif durumlar disk mesafesinin daralmasına sekonderdir. Bu mesafenin yeÂniden kazanılması için yapay nukleus replasmanları Artificial Nukleus Replacement (ANR) denenmiÅŸtir. Nukleus boÅŸluÄŸuna polimetilmetakrilat enjeksiyonu ve slikon materyaller hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. Fernstrom'u 1966 yılında tanımladığı metal nükleus soÂnuçları hala tartışmalıdır. Urbaniak ÅŸempanzelerde siliÂkon-dacron kompozit implantında reaktif kemik yapımı ve rezorpsiyon devam ettiÄŸi gözlenmiÅŸtir. Edeland'ın 1981'de tarif ettiÄŸi ideal materyal nukleus benzeri ten-sil tepkilerin yanısıra su geçirgenliÄŸi gibi vital fonksiÂyonlara da sahip olmalıdır. Ray ve gobbin polimerik materyal emdirilmiÅŸ yüksek molekül ağırlıklı polietilen fiber kapsüllü hyaluronik asit gibi hygroscopic thixotroÂpic jel kullanılarak nukleus benzeri etki yaratıldı. Hou ve ark anterior paramedian retroperitoneal giriÅŸimle implante ettikleri atnalı ÅŸeklindeki lumbar intervertebral disk protezi (LIDP) uygulamalarının kadavra biyomekaÂnik çalışmaları tamamlanmıştır. Sulzer Spine-tech ÅŸirkeÂtinin modifiye ettiÄŸi elastomerle güçIendirilmiÅŸ poliüreÂtan nükleus, Rao ve Higham 1991 yılında geliÅŸtirdiÄŸi 5 mm kanülden gönderilebilen Hidrojel nükleus ve son olarak hidrojeli polietilen kılıf içine alan Ray modifikasÂyonunun (Prosthetic Disc Nucleus PDN). temel amacı, disk yüksekliÄŸinin yanısıra, nükleusun yüklenmelere karşı fizyolojik cevap verebilmesinin saÄŸlanmasıdır. Disk protezlerinde en önemli teknik sorun ebatlandırma zorluÄŸudur. Disk protezinin normalden küçük veya büyük olması sorun yaratacaktır (17,19).
Dekompresif giriÅŸimler
Darlığın geliÅŸme bölgesine göre planlanır. Amaç omurga stabilitesini bozmadan basının ortadan kaldırılÂmasıdır. Ä°nstabilite yaratacak giriÅŸimler füzyon uygulaÂmalarıyla tespit edilmelidir (Åžekil-2).
Santral kanal stenozu: stenotik segment dekompresif lumbar laminektomi uygulamasıyla tedavi edilir. MakÂsimum daralma bölgesinden baÅŸlayan dekompresyon kaudal ve sefalik olarak geniÅŸletilmelidir. Medial faset eklemi korunarak instabilite önlenmelidir. DekompresÂyon sinir kökünün gevÅŸetildiÄŸinden emin olunmasıyla sonlandırılır. Durada herhangi bir takılma hissi olursa superior faset mediali eksizyona dahil edilebilir (4,10,11,16,18,20).
Lateral kanal darlığında sinir kökü unilateral laminoÂtomi ile tedavi edilebilir. GiriÅŸ kısmındaki darlık medial fasetektomiyi gerektirir. Fasetektomi sinirin 1cm mediÂalizasyonunu saÄŸlayacak kadar olmalıdır. Orta kısım darlığında dorsal kök bası altındadır. Total fasetektomi pars bölgesini içine alacak ÅŸekilde yapılarak dekompÂresyon yapılabilir. Stabilite saÄŸlamak için füzyon ve enstrümentasyon gereklidir. Çıkış bölümünde hipertroÂfik faset kaynak!' osteofitler ve disk çevresi osteofitik keÂnarların basısı söz konusudur. Açık tekniklerle bu bölÂgenin dekompresyonu Witse paraspinal yaklaşımı kulÂlanılır. Transvers çıkıntı eksizyonu ile bölgeye ulaşılır. Foraminoskopi gibi minimal invasiv tekniklerin baÅŸarısı ve hasta memnuniyeti daha fazladır. Mr Knight ve ark. minimal invasiv foraminoskopik dekompresyon tedaviÂlerinde füzyon dekompresyonu saÄŸlamaktadır. (4,10,11,16,18,20). Knight ve ark. laser ve radyodalga enerjileri kombine kullanımıyla dekompresyon yanısıra annuloplasti ve nukleoplastiyi aynı seansta uygulayarak baÅŸarılı sonuçlar bildirmektedir (12).
Multiple laminotomiler hafif ve orta derece darlıkÂlarda orta hattaki Spinoz çıkıntı gibi yapılar korunarak çok seviyede yapılabilir.
Ekspansif Lumbar Laminoplasti, Tsuji ve arkadaÅŸlarıÂnın ilk kez uyguladıkları teknik stabiliteyi koruyarak deÂkompresyonu saÄŸlar (11).
Distraksiyon Laminoplastisinde maksimum kemik korunarak lumbar kanal dekomprese edilir. DistraksiÂyon aletleri eÅŸliÄŸinde faset mediali ve laminanın iç bölÂgeleri çıkartılır (11).
Spinoz çıkıntı x-stop ve PEEK gibi distraksiyon ciÂhazları daralma bölgesinde ligamentum flavumdan kay- naklanan sıkışmayı indirekt dekompresyonla azaltır. LoÂkal anestezi altında uygulanabilir (11).
Dinamik Ä°ntervertebral disk protezleri nonfüzyon tekniklerden füzyona alternatif olarak geliÅŸmekte olan bir tekniktir. Edeland'dan bu yana harekete imkan veÂren, total eklem protezleri gibi constrained veya nonÂconstrained dizayn edilmiÅŸ, kemiÄŸe tespit edilmiÅŸ disk protezleri mevcuttur. Kostuik dizaynı gibi hayvan ve biÂyomekanik deneylerle geçerliliÄŸi tartışılan bu implantÂlarda da temel amaç disk yüksekliÄŸinin koruyarak omurga hareketini korumaktır (21).
Füzyon ameliyatları
Artrodez saÄŸlayarak stabiliteyi koruyan giriÅŸimlerdir.
Posterior enstrümentasyon, pedikül vidalı tespit, inÂstabiliteye neden olan geniÅŸ dekompresyon ve çok seviÂyeli laminektomilerde uygulanır. Spondilolistesis varlıÂğında ve skolyoz gibi mekaniÄŸi bozulmuÅŸ omurgada düzeltici etki saÄŸlamak ve progresyonu engellemek için kullanılmaktadır. GeniÅŸ dekompresyon sonrası distÂraksiyon ve dizilimin düzeltilmesi dekompresyona katÂkı saÄŸlayabilir. Artrodez aÄŸrıyı azaltıp progresyonu enÂgeller. Füzyon rijit fiksasyonla saÄŸlanacağından posteriÂor elemanların yanısıra vertebra cisimleri arasında yapıÂlarak kombine edilebilir. Entstrümentasyonun gerekliliÂÄŸi füzyonun saÄŸlanması ve stabilitenin füzyona kadar korunmasıdır. Pseudoartroz oranlartnı karşılaÅŸtıran çeÂÅŸitli çalışmalar pedikül vidalı tespitin spondilolistesis, skolyoz ve çok segmentli dekompresyon dışında yerini sellektif füzyona bırakması gerektiÄŸini savunulmaktadır (2-4,10,11,22).
İnterbody füzyon
Posterior veya anteriordan uygulanabilir. Selektif füzyon imkanı saÄŸlar. Açık cerrahi dışında skopik olaÂrak uygulanabilme kolaylığı vardır (10,11,22). ÖzellikÂle füzyon gerektiren skopik dekompresyon ameliyatlaÂrında popüler olmasının yanı sıra geniÅŸ dekompresyon yapılan posterior uygulamalarla kombine edilerek vazÂgeçilmez teknikler arasında yerini almıştır. CloÂward'dan bu yana (1950) hızla geliÅŸen lomber interÂbody füzyon (LIF) tekniÄŸi posteriyor ve anteriyor uyguÂlanabilir. Posteriyor LIF giriÅŸ koridoruna göre sınıflanır: Paramedian giriÅŸim (PLIF), transforaminal giriÅŸim (TL1F) (23). Her iki teknik perkutan, minimal invaziv veya açık olarak uygulanabilir (4,22,24,25). Ä°mplant; cage olarak adlandırılan Bagly ve Kuslich dizaynı (BAK) gibi kanselÂlöz benzeri yapıda titanium bir silindirdir (4). TransforaÂminal uygulama grade 1-2 spondilolistesisi olan nörolojik defisiti olmayan vakalarda ideal tedavi seçeneÄŸidir (25). Foraminal bölgede disk yüksekliÄŸini saÄŸlar, foraÂminal stenozu azaltır.
Anteriyor LIF açık cerrahi yolla transperitoneal veya paramedian retroperitoneal uygulanabildiÄŸi gibi lapaÂroskopik de uygulanabilir (26-29). AL1F skopik uygulaÂması PLIF uygulamalara göre dura hasarı oluÅŸturmamaÂsı açısından avantajlıdır. PLIF dekompresyon ve füzyoÂnu birlikte yapma imkanı verirken dura, sinir hasarı risÂki daha fazladır. ALIF posterior uygulamalar gibi disk yüksekliÄŸini yeniden saÄŸlayıp diskektomiyi takiben forÂmaninal bölgede dekompresyonu SaÄŸlar ancak faset NiÂpertrofisi ve ostefit organizasyonların' ortadan kaldırÂmaması dezavantaj olarak kabul edilir (27):
Sonuç
Sırt aÄŸrıları °/087 oranın tedaviye raÄŸmen düzelmekÂtedir. Patolojinin hangi aÅŸamada olduÄŸunu tanımlamaÂdan baÅŸlanan her tedavi hastanın semptomların' arttıraÂbilir. Bu nedenle fizyopatolojik evreleme çok iyi yapılÂmalıdır. Stabil bir omurgada yapılan instabiliteye neden olacak dekompresif giriÅŸimler semptomların ağıriaÅŸmaÂsına neden olabilecektir. Füzyon cerrahisi de yerinde yapılmadığı zaman hasta memnuniyetini azaltabilecekÂtir. Minimal invaziv müdahelelerin sınırları bellidir. GeÂniÅŸ dekompresyon gerektiren hallerde geleneksel cerraÂhi yöntemlerden kaçınılmamalıdır (30).
Dejeneratif omurganın aÄŸrı ve disfonksiyondan sorumlu olduÄŸuna emin olduktan sonra lomber dejenerasyon ve disk patolojisinin derecesi ortaya konÂmalıdır. Dejenerasyon ilerleyici bir süreçtir ancak yavaÅŸlatılabilir. Konservatif veya cerrahi olarak yeniden kazanilmış saÄŸlıklı disk mesafesi stenotik omurga hasÂtalığını geciktirecektir. Stenoz cerrahisi artık netleÅŸmiÅŸ fayda ve zararlarıyla ortaya konmuÅŸtur. Günümüz yakÂlaşımı disk mesafesini dejenerasyon baÅŸlamadan koruyan konservatif, genetik ve cerrahi, özellikle minimal invaziv teknikleri tartışmak olmalıdır.
Aktüel Tıp Dergisi (Nisan 2004-Cilt 9 Sayı:4)
Kaynaklar
Chung SA, Khan SN, Diwan AD. The molecular basis of intervertebral disk degeneration. Orthop Clin N Am 2003;34: 209-19.
Whiffen JR, Neuwirth MG. Spinal stenosis in Spinal surgery. Ed Bridwell KH, DeWald RL. Vol 2 (25). Lippincott Co Philadelphia; 1991,S:637-656.
White AA, Pamjabi MM. Clinical Biomechanics of the spine. Part 4 349-362 Lippincott Co Philadelphia; 1990
Kuslich SD. Lumbar degenerative disc disease-axial back pain Posterior In Vaccaro AR, Albert T] ed. Master Cases Spine Surgery. Thieme NewYork; 2001, 5:93-99.
Brisby H. Nerve root injuries in patients with chronic low back pain. Orthop Clin N Am. 2003;34: 221-30.
Boden SD. Outcome assesment after spinal fusion. Orthop Clin N Am. 1998;29(4).: 717-28.
Schaufele MK, Boden SD. Outcome research in patients with chronic low back pain. Orthop Clin N Am. 2003;34: 231-7.
Küçükdeveci AA, Tennant A, Elhan AH, Niyazoglu H. Validation of the Turkish Version of the Roland-Morris Disability Questionnaire for Use in Low Back Pain. Spine 2001; 26(24)., 2738h-
McCowin PR, Borenstein D, Wiesel SW. The Current Approach to the Medical Diagnosis of Low Back Pain. Orthop Clin N Am. 1991;22 (2). 315-25.
Spivak MJ. Degerenative Lumbar Spinal Stenosis. (Current Concepts Review).. J Bone Joint Surg . 1998; 80-A
Sengupta DK, Herkowitz HN. Lumbar spinal stenosis treatment strateÂgies and indications surgery. Orthop Clin N Arn. 2003;34: 281-95.
Knight M, Goswami A. Management of isthmic spondylolisthesis with posterolateral endoscopic forarninar decompression. Spine 2003;15; 28(6).: 573-81.
Pirbudak L, Karakurum G, Satana T, Karadasli H, Topalhan M, Oner U, Gulec A. Epidural Steroid Injection and Amitriptyline in The
Management of Acute Low Back Pain Originating frorn Lumbar Disc HerÂniation. Arthroplasty Arthroscopic Surgery 2003;14(2).:89-93.
Freedman MK. Axial low back pain. Nonoperative approach. In VacÂcaro AR, Albert TJ ed. Master Cases Spine Surgery Thieme NewYork; 2001,5:78-83.
Herkowitz Current status of percutaneous discectomy and chemonucleolysis. Orthop Clin N Ara 1991;22(2). 327-32.
Hasea RJ. Lumbar spinal stenosis:surgical considerations. J South OrtÂhop Assoc 2002 11(3). 127-34.
Sagi HC, Bao QB, Yuan HA. Nucrear Repracement Strategies. Orthop Clin N Am 2003;34: 263-67.
Kwon BK, Vaccaro AR, Grauer JN, Beiner J. Indications, techniques and outcomes of posterior surgery for chronic low back pain. Orthop N Anı 2003;34:297-308.
Davis TT, Sra P, Furier N, Bae H. Lumbar intervertebral thermat ther Orthop Clin Am 2003;34:255-62.
McCuiloch JA. Lumbar spinal stenosis without instability. in Vaccaro AR, Albert TJ ed. Master Cases Spine Surgery Thieme NewYork; 2001,S:100-8
Kostuik JP. Alternatives to spinal fusion. Orthop Ciin N Am 1998;29(4).: 701-14.
Brislin B, Vaccaro AR. Advances in posterior lumbar interbody fusion. Orthop Clin N Am 2002;33: 367-74.
Moskowitz A. Transforaminal lumbar interbody fusion. Orthop Clin N Am 2002;33:359-66.
Mathews HH. Percutaneous interbody fusions. Orthop Clin N Am 1998;29(4).: 647-63.
Moskovitz PA. Minimal invasive posterolateral lumbar arthrodesis. Orthop Clin Am 1998;29(4). 665-78.
Burkus (K. Intervertebral Fixation: CIinical results with anterior cages. Orthop Clin N Am 2002; 33: 349-57.
Kuslich SD. Lumbar Degenerative disc disease-axial back pain anÂterior approach. In Vaccaro AR, Albert T] ed. Master Cases Spine Surgery Thieme NewYork; 2001,85-92
Silcox III HD. Laparoscopic bone dowel fusions of the lumbar spine. Orthop Clin N Am 1998; 29(4).: 665-693.
Zdeblick TA. Laparoscopic spinal fusion. Orthop Clin N Am 1998;29 (4). 635-45.
Diwan AD, Parvartaneni H, Cammisa F. Faifed degenerative lumbar spine surgery. Orthop Clin N Am 2003;34: 309-324.